Her Yönüyle Kürt Dosyası

Yayınlandı: 01 Kasım 2010 / Kitaplar

Abdulhaluk M. Çay

Sayfa Sayısı: 800
Dili: Türkçe
Yayınevi: İlgi Yayınları

Fiyatı: 22.00 TL

“AÇILIM”DAN ÖNCE MUTLAKA OKUNMASI GEREKEN KİTAP
Bu sıralar bir “açılım”dır gidiyor… Adına ister “Kürt” Açılımı, ister “Demokratik” Açılım, isterse de “Milli Birlik” Açılımı diyelim bu “Açılım”ın merkezinde “Kürt” vardır… İşte bu kitap, açılımı anlamak, ardında yatanı görmek açısından çok önemlidir…

BİR KOZ OLARAK KÜRT MESELESİ
“Kürt kimliği”, “Kürdistan”, “Kürt tarihi”, “Kürtçe” kısaca “Kürt meselesi” yüzyıla yakın bir zaman diliminde siyasî tarihin gündemine getirilmiş ve uluslararası arenada bir “koz” olarak kullanılagelmiştir.

YENİ EMPERYALİST PLANLAR
Günümüz dünyasının önemli bir politik manevrası olan “millî kimlik”, “alt kimlik – üst kimlik ikilemi”, “etnogenez”, “etniciti” vb. kavramlarla hedef alınan toplumların çökertilmesini amaçlayan yeni emperyalist plânların uygulanma alanlarının ortadan kalkması için bu türden çalışmalara ihtiyaç duyulmaktadır.

BİR MİLLET YARATMAK(!)
Araştırmamızı yaparken Bir milletin tarihini yok farz etmek, inkâr etmek gibi bir düşüncemiz olmadığı gibi, olmayan bir “millet tarihi” de yaratmaya kalkışmadık.

BİLİMSEL BİR ARAŞTIRMA
Orta-doğu’da çok geniş bir coğrafyada yaşamakta olan “Kürt” adıyla anılan bu insanlara bir millî kimlik empoze etmeden önce kültür yapılarının bilimsel bir gözle incelenmesi gerekirdi. İşte bu kitapta “kimlik” meselesini tartış-maya açarak belki de ilk defa ciddi bir şekilde konuyu gündeme taşıdık.

PKK TERÖRÜ
Bu araştırmayla isyanların büyük bölümünün yabancı devletlerin emperyalist uygulamalarının bir sonucu olduğu da açıkça ortaya çıktı. Özellikle son yirmi yıldır Türkiye’yi meşgul eden “PKK Terörü”nün uluslararası boyutu bu isyanların mahiyetini inkâr edilemez bir biçimde ispatlamıştır.

OBJEKTİF BİR ARAŞTIRMA
Elinizdeki eserle Türkiye’nin öncelikli meselelerinden birisini tahlil etmeye çalıştık. İlmî çizgiden ayrılmamaya, objektif olmaya gayret ettik.

Bir Kimlik Peşinde Türkiye

Yayınlandı: 01 Kasım 2010 / Kitaplar

Feroz Ahmad

Sayfa Sayısı: 274
Baskı Yılı: 2010
Yayınevi: İstanbul Bilgi Üni.Yayınla

Fiyatı:13.50

Türkiye’de tarihçilerin, siyaset ve toplum bilimcilerin yakından tanıdığı bir isim olan Feroz Ahmad, bu son eserinde Osmanlı Devleti’nin kuruluşundan günümüz Türkiye Cumhuriyeti’ne uzanan sürecin toplumsal, ekonomik, siyasal ve kültürel veçhelerini ‘bir kimlik arayışı’ sorunsalında incelerken; bu arayışın peşinde koşulan yüzlerce yıllık serüvenin geniş çerçevesini büyük bir ustalıkla çiziyor.

Ahmad’ın akademik yaşamında uzun yıllara dayanan araştırma ve gözlemlerinin ürünü olan bu çalışma, yaşadığımız coğrafyada kurulan bir aşiret tarafından kurulan devlet düzeninin dayandığı dini ve kültürel temellerin gelişimini, tarihsel ve toplumsal olayların yüzyıllar sonra ulaşılan “millet olma” kavramıyla birleşmesini, devamlı değişen bir “kimlik” harcıyla kararken, birbirinden farklı sonuçlara da ulaşıyor.

Yazar, kendi deyişiyle “tarihçilere tarih öğreten biri olarak değil” dışardan analitik ve nesnel bakan biri olarak, günümüz dünyasında modern Türkiye Cumhuriyeti’nin önüne Batılılar tarafından sürekli konulan siyaset-ordu, demokrasi-cumhuriyet, din-laiklik ikilemlerinin yarattığı gerilimleri incelerken, bunların kaynaklarına da nüfuz edebiliyor. Eskilerin deyimiyle “müfit ve muhtasar” olan bu kitabın, Türkiye tarihi için yepyeni bir referans olacağına inanıyoruz.

“Bu çalışma kırk yıl sürmüş bir araştırmanın herkesin anlayabileceği bir özeti… Batılı ve Ortadoğulu akademisyenlerin güncel çalışmalarıyla yazarın içerden bakış ve yorumunun birleştiği bu eser İslâm, küreselleşme ve Türkiye’nin Amerika ve Avrupa Birliği ile ilişkileri gibi zorlu güncel konuları tarihsel arkaplanı içinde incelemektedir…” Hasan Kayalı, California Üniversitesi, San Diego

Tuhaf

Yayınlandı: 01 Kasım 2010 / Kitaplar

Ertuğrul Özkök
Doğan Kitap
Haziran 2010, 244 Sayfa, 16 TL

Ertuğrul Özkök’ten gizemli bir yolculuk daveti…
Ben size bu kitapta, başkalarının hayatlarından ve kendi hayallerimden inşa ettiğim tuhaf hakikatleri anlatacağım. Onları ben yarattım, onlar da beni yarattı.

Sizi inancın labirentlerine sokacağım. Tabiatın açıklanabilir caddelerinin alelade kalabalıklarından kurtarıp, tenha ara sokaklara çekeceğim.

Aydınlıklardan kaçıp, loş kapı aralarında iş tutacağız. İnsana ait hiçbir şeyin şaşırtamadığı ruhları bile şaşırtacak şeylere dalacağız.

Tek şartım var.
Sorgulamayacaksınız, ikna olacaksınız, biat edeceksiniz, inanacaksınız.
Bana inanacaksınız. Kayıtsız şartsız inanacaksınız.
Çünkü bu bir yolculuk. Tuhaf şeylere yolculuk. Gerçeğin katı fkunun ötesine geçeceğiz. Kaf Dağı’nın arkasındaki Simurg’a gideceğiz. “Otuz Kuş”u bulmaya çalışacağız. Allahtan ki bulamayacağız.

Söz veriyorum: İyi bir yolculuk olacak. Arkanıza yaslanın, rahat edin, kendinizi bırakın. Ve emin olun, bu yolculuk, yolculuğun kendisi, gittiğimiz yerden çok daha tuhaf, çok daha baştan çıkarıcı.
Bu kitap bittiğinde geride kalan harabe ise, hepimizin hakikati olacak.
Çünkü en “Tuhaf” olan biziz…

Demokrasi ve Hukuk Krizi

Yayınlandı: 01 Kasım 2010 / Kitaplar

Ümit Kardaş
İletişim Yayınları
Ekim 2010, 253 Sayfa, 17,50

Küreselleşme, ulus-üstü bir bütünleşme süreci: Üniter devlet bir yandan ulus-altı düzeyde bölgeselleşirken diğer yandan ulus-üstü düzeyde bütünleşmeye doğru gidiyor. Devletler ve toplumlar arasındaki ilişkiler hızla gelişiyor, bağlantılar karmaşık hale geliyor. Böylece bölgeselleşme ve küreselleşme ilişkisi, üniter devletin biçim değiştirmesine yol açıyor.

Tüm bu gelişmeler yaşanırken öte yandan ulusal ve uluslararası güçlerin, süreçlerin yarattığı sorunlar da yakıcı şekilde ortada duruyor. Hem ulus-devlette hem de uluslararası sistemde bir demokrasi ve hukuk krizine yol açan bu durum demokratik değerlere dayalı, hukukun üstünlüğünün herkes tarafından kabul edildiği bir dünya düzeninin inşası konusunda düşünmeyi ve tartışmayı zorunlu hale getirmiş durumda.

Ümit Kardaş, uluslararası sistemde ve Türkiye’de var olan demokrasi ve yargı krizini ele alan yazılarında tüm bu düzlemler üzerinden hareket ediyor.

Büyük kısmı hem dünyayı hem Türkiye’yi yeniden ve doğru anlamlandırmak için mutlaka yüzleşilmesi gereken zihin açıcı sorular soruyor, çözüm önerileri ortaya koyuyor. Sözünü demokrasi, insan hakları ve hukuk “içinden” söyleyen, var olan çarpıklıklara dikkat çeken bir çalışma…

Bir Ara Rejim Bürokratının Anıları

Yayınlandı: 01 Kasım 2010 / Kitaplar

Osman Şıklar

İmge Yayınevi
Ağustos 2010, 336 Sayfa, 18 TL

Merkez Bankası’nın unutulmaz başkanlarından Osman Şıklar’ın bu anı kitabı çocukluk günlerinden başlıyor; görev süresinin bitimi olan 1984’e kadar geliyor. Böylece karanlık ve kapalı rejim dönemine yeni bir ayna daha tutulmuş oluyor.

12 Eylül darbesinin ardından, Merkez Bankası başkan yardımcılığından başkanlığa atanan ve darbe döneminde başkanlık yapan Şıklar’ın anıları okununca, hem o dönemi hem de Türkiye’yi anlamak daha kolaylaşıyor. Darbenin yani korkunun ne anlama geldiğini, darbecilerin nasıl insanlar olduğunu bu anılardan öğreniyoruz.

Bilecik’in bir köyünde doğan, Balkan kökenli bu yoksul Anadolu çocuğu, girdiği Merkez Bankası’nda, küçük bir memurken önce şef yardımcısı, sonra şef, ardından müdür yardımcısı ve müdür, sonra genel müdür yardımcısı ardından genel müdür, en son başkan yardımcısı ve başkan oluyor. Yani her makama adım adım, bileğinin hakkıyla gelen bir bürokrat.

Anılar, genç cumhuriyetimizin içinde çok önemli bir kesit. Türkiye’nin bir zamanlar yaşadığı yoksulluğu, yokluğu, yurtdışına o dönemlerde gönderilen memurların yaşadıklarından içimiz burkularak öğreniyoruz.

Darbeci General Evren, ekonominin patronu Turgut Özal, bürokrasi, bakanlarla itişmeler ve her renkten insan manzaraları…

Darbe İçinde Darbe

Yayınlandı: 01 Kasım 2010 / Kitaplar

13 Kasım 1960 / Ondörtler Olayı
Erol Maraşlı
Bilgeoğuz Yayınevi
Temmuz 2010, 179 Sayfa, 11 TL

On dörtler olayı cumhuriyet tarihinin bir dönemine damgasını vuran, beklide gidişatını değiştiren bir evre! Bir devrin, darbe ile gelen krallarının bir iç hesaplaşması bu! Kısacası darbe içinde darbe; ihtilalin değişmez kuralı olarak bir noktada “ihtilalcilerin; ayaklarına bağ olacağına inandıkları arkadaşlarını yeme” olayıdır ki, önce omuzlarına basarak yükseldikleri kader arkadaşlarını yemişler, daha sonraları da başkaları onları yemek için teşebbüs etmişlerdir…

Kimdi bu On dörtler?

Bunlar: ihtilalin genç ateşli radikalleriydi…belki de bazıları bunları “İttihat ve Terakki”nin genç subayları ile kıyaslamıştı… hatta Jön Türk hareketi ile benzeştirenler de oldu.

Ama bunlar onlara benzemiyordu: bunlar olsa olsa vatan ve millet”in sorunlarına karşı kendilerini yetiştirmiş, hizmet aşkıyla yanan genç subaylardı… Meslekleri askerlik olan bu genç subaylar birden bire kendilerini ihtilalin kudretli atmosferinde bulduklarında bile kendileri için bir şeyler beklemiyorlardı; için için yanışları, ülkeleri ve Türk millet içindi. Bunun için, 27 Mayıs ihtilaline katılmışlar. Jön Türkler gibi kendi devletine karşı yabancı devletlerle işbirliğine girmediler; bilakis onlarla işbirliğine “hayır!” demişlerdi.

Bunların da İttihat ve Terakki’nin genç subayları gibi para ve pul ile ilgileri olmadı ihtilalin kaptan köşkünde iken, toplumdaki yozlaşmaya neden olan getirilere karşı da hevesleri yoktu. Belki bu noktada benzeşebilirler.

2010 yılı Darbe içinde darbenin 50.yılı: 13 Kasım/On dörtler olayı tek başına ilk kez bir kitap olarak yayınlanıyor. Daha önceleri On dörtlerden bazıları, gazetecilerin, yazarların, öğretim üyelerinin yazdıkları kitapların içinde /13 Kasım 1960 olayını kısaca anlatan bölümlere rastlayabilirsiniz… On dörtler bile bu konuyu tek başına işleyen bir kitap yazmadılar

Savaşın Eşiğindeki Ortadoğu

Yayınlandı: 01 Kasım 2010 / Kitaplar

Mahir KaynakTruva YayınlarıAğustos 2010, 256 Sayfa, 12.5 TL

İsrail ile yaşanan krizde hangi tarafın haklı ya da haksız olduğu tartışılıyor. Bu gibi tartışmalar kamuoyunun desteğini sağlamak için yapılır ve gereklidir. Asıl sorulması gereken soru ise bu sel etkisini kaybedince kalan kumun ne olacağıdır ve genelde bu sorgulanmaz. İsrail’in bölgedeki rolü Araplara bir düşman yaratmaktı. Böylece bölge halkının başka bir düşman tanımı yapması ve bunun ABD olması engellendi. Filistinlilerin haklı bir savaşı yürütürken gerçekte bu çatışmayı sürdürme rollerini yerine getirdikleri söylenebilir. Bir barış için İsrail ve Filistinlilerin bir siyasi çözümde uzlaşmaları gerekiyordu ama böyle bir yakınlaşma sağlanamadı. Her iki tarafın savaş için harcadıkları para, Filistinlilere müreffeh bir hayat sağlamaya yeter ve artardı ama barış sağlanırsa Araplar için öteki kim olacaktı? Bölgedeki denge bu çatışma üzerine kuruldu ve devam etti. Şimdi bölge yeniden şekilleniyor ve eski denge gereksiz hâle geliyor. Bundan sonra Arapların İran’ı karşıt güç olarak algılamalarının istendiği söylenebilir. Bunun doğal sonucu İsrail’in etkisizleştirilmesi ve bir tehdit olmaktan çıkarılmasıdır. ABD İsrail’in güvenliğini sağlamanın ötesinde bir birliktelik görünümü vermeyecektir ve son krizde ABD’nin tepkisinin bunu doğrular nitelikte olduğu gözlenmektedir.

SENİ SEVMEK DELİLİKTİ…

Yayınlandı: 16 Ekim 2010 / Şiir

SENİ SEVMEK DELİLİKTİ…

Azat et artık tutuklu hallerimin,

Yosunlaşan hücrelerini

Beni tragedyaların maviliğine sal,

Kırık kanatlarımla,

Can pıhtısına gebe düşler kuruyorum hayalinde,

Ayarsız akranımla

Boynumda künye gibi taşıdığım,

Bir intihar güncesi taşıyorum

Zamanın silueti üzerimde çekilmeyen

Gölgeler bırakıyor..

Gövdemde uzantısı sana dayanan,

Zincirli halkalarla tutunuyorum.

En uzak meridyenden,

Göz kırpıyorum paraleline

Bütün renkleri siyahtır doğanın,

Sensizliğinde

Ölümün rengi aynalara yansır yokluğunda

Resminin olduğu yerde saklıyorum seni

 

Sen üzülme,

Yeter ki sen üzülme,

Seni içinden silecek hücreyi, kangren diye alırım

Yarı yolda bırakacak kalbi

akbabaların kirli gagalarına bırakırım gülüm.

Seni unutmak tanrıya isyandır,canım

Bil ki ben sana şah damarından bile yakınım

 

Şimdi çöl ortasında ki bir serap çılgınlığına

Uyak düşüyor gözlerim.

Gel.

Ne olur gel.

Tanrı;nın kutsal saydığı tüm kitaplar üstüne

Seviyorum seni

Gel

Yine bir ezan sesinde bekleyeceğim seni

Çoban yıldızı veda etmeden ayın şavkına,

Gel

Yakamozlar saklanmadan denizin dibinde

İçindeki yarını bana taşıyarak,

Gel

Seni sevmek bayrağa diyetsiz kandır gülüm

Ve ben seni kanım pahasına seviyorum

Canım;seni seviyorum seni

Seviyorum seni..

Seni..

 

AŞK BİTTİ……

Yayınlandı: 16 Ekim 2010 / Şiir

AŞK BİTTİ……

Bir aşk nasıl biterse

Öyle bitti bu aşk da

Uzun bir hastalık gibi

Aralıksız dinlediğim

Alaturka bir fasıl gibi

 

Gökyüzüne bakmayı,

Dostlara mektup yazmayı,

Çiçekleri sulamayı

Unutmuşluğum gibi bitti.

 

Bir aşk nasıl biterse,

Öyle bitti bu aşk da.

Yürümeyi yeniden öğrenen

Felçli bir çocuk gibi

Sokağa çıkmalıyım şimdi

Ve çoktandır

İhmal ettiğim dostlara

Yeni bir adres bırakmalıyım.

Pencereleri açmalı,

Kitapları düzenlemeliyim

 

Belki, bir yağmur yağar

Akşama doğru

Yarıda bıraktığım

Şiirleri tamamlarım.

“Aşk da bitti” diyordu ya bir şair,

AŞK BİTTİ İŞTE..

TAM DA ÖYLE.

 

AŞK BİLMECESİ

Yayınlandı: 16 Ekim 2010 / Şiir

AŞK BİLMECESİ

Boynumu uzatırken urganlara

Lacivert bir geceyi alıyorum koynuma

Aşk, cellattır ilmek ören

Adım atıştır yokluğa.

 

Heceler dizilirken boğazıma

Bir çırpıda çıkıveren bir hecedir aşk.

O kuytu kimsesiz sokakların beslediği

Baharların çiçek gibi devşirdiği

Umudun bir çelenk olduğu

Üç harfli, çok kanatlı bir devdir aşk.

 

Bir kar soğuğudur alev alev yüreğimdeki

Olmayan/Olmayacak bir sevgilidir aşk.

Sızıların topak olduğu yürekte

Dağlarda hiç açamayan bir çiçekte

Yumak olmuş bir ‘hiç’tir aşk.

 

Bu, sesin midir ölü uykusundan uyandıran?

semayı aydınlatan bir kandildir aşk.

Karanlığın ışık olduğu bir yerde

Bazen salarken en onulmaz derde

Yüreklere sürülen bir merhemdir aşk.

 

Hiçliğin yedi kapısından ilkinde yığıldım

Bir de kapıda sessiz bekliyordu uçarı aşk.

Yerin yedi katını birleştiren

Göğün yedi kapısına açılan

Öylesine bir garip iklimdir aşk.

 

Genç kızların gergeflerde dokuduğu

İlmik ilmik damıttığı bir nakıştır aşk.

Dağların omuzlamaktan çekindiği

Yiğidin yakalanmaktan korktuğu

Ama pervane misali uçtuğu

Marazî bir bilmecedir aşk